Yasin-i Şerif

yasin suresi oku, dinle, türkçe okunuşu, latin harfleri, meali - duası, anlamı



hikmetleri | türkçe okunuşu | meali | dinle (oku)

Yasin-i Şerif in Hikmetleri

Bu Mübarek sure mekke'de nazil olmuştur.Seksen üç ayet-i celiledir.yediyüz yirmi yedi kelime ve üç bin harften meydana gelmiştir.

İmam Begavi'nin Mesabih'deki rivayetine göre Peygamber Efendimiz Aleyhisselam şöyle buyurdular; " Allah Teala Taha ve Yasin surelerini gökleri ve yeri yaratmadan bin yıl önce okudu.Melekler Kur'an-'ı işitince; " Üzerine bu sureler inecek ümmete müjdeler olsun.Bu sureleri gönlünde taşıyanlara müjdeler olsun.Bu sureleri okuyan dillere de müjdeler olsun " dediler "

Taberani, Ebu Hureyre (r.a) dan; " Geceleyin Allah c.c nın rızasını gözeterek Yasin Suresini okuyan kimsenin günahları bağışlanır. öyleyse bu sureyi ölülerinize okuyun "

Tirmizi, Enes b. Malik (r.a) dan; " Herşeyin bir kalbi vardır.Kur'an'ın kalbide Yasin Suresi'dir.Kim bu Sureyi ihlasla okursa içinde Yasin-i Şerif olmayan Kur'an'ı on defa okuyup hatmetmiş gibi Allah Teala c.c kendisine sevap ihsan eder "

Taberani, Ebu Hureyre (r.a) dan; " Her gece Yasin Suresi'ni okumaya devam ederek bu hal üzere ölen kimse, şehid olarak vefat eder "

Deylemi'nin Aişe (r.anha) dan rivayetine göre; " Kim cuma günü annesiyle babasını veya bunlardan birinin kabrini ziyaret eder de Yasin Suresi'ni okursa her harfi adedince ana-babasına mağfiret olunur "

Sa'lebi'nin Ebu Hureyre (r.a) dan rivayetine göre ise; " Kabristana girip Yasin Suresi'ni kim okursa, o gün mutlaka o kabirde bulunanların azabı hafiflemiş olur, okuyana da harfleri adedince sevap verilir "

Mahamili, İbn-i Zübeyir (r.a) dan; " Kim Yasin'i bir ihtiyacından önce okursa, ihtiyacı yerine getirilmiş olur "

Yasin-i Şerif Türkçe Okunuşu



Bismillahirrahmanirrahîm

(1) Yâsîn

(2) Vel Kur'ân-il hakîm

(3) İnneke leminel mürselîn

(4) Alâ sırâtın müstakîm

(5) Tenzîlel azîzirrahîm

(6) Li tünzira kavmen mâ ünzira âbâühüm fehüm gâfilûn

(7) Lekad hakkal kavlü alâ ekserihim fehüm lâ yü'minûn

(8) İnnâ cealnâ fî a'nâkihim aglâlen fehiye ilel ezkâni fehüm mukmehûn

(9) Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden feağşeynâhüm fehüm lâ yübsirûn

(10) Ve sevâün aleyhim eenzertehüm em lem tünzirhüm lâ yü'minûn

(11) innemâ tünziru menittebeaz zikra ve haşiyer rahmâne bil ğayb fe beşşirhü bimağfiretiv ve ecrin kerîm

(12) İnnâ nahnü nuhyil mevtâ ve nektübü mâ kaddemû ve âsârehüm ve külle şey'in ahsaynâhü fî imâmin mübîn

(13) Vadrib lehüm meselen ashâbel karyeh. İz câehel mürselûn

(14) İz erselnâ ileyhi müsneyni fekezzebûhümâ fe azzeznâ bisâlisin fekâlû innâ ileyküm mürselûn

(15) Kâlû mâ entüm illâ beşerün mislünâ vemâ enzelerrahmânü min şey'in in entüm illâ tekzibûn

(16) Kâlû rabbünâ ya'lemü innâ ileyküm lemürselûn

(17) Vemâ aleynâ illel belâgul mübîn

(18) Kâlû innâ tetayyernâ biküm lein lem tentehû le nercümenneküm vele yemessenneküm minnâ azâbün elîm

(19) Kâlû tâirüküm meaküm ein zükkirtüm bel entüm kavmün müsrifûn

(20) Vecâe min aksalmedineti racülün yes'â kâle yâ kavmittebiul mürselîn

(21) İttebiû men lâ yeselüküm ecran ve hüm muhtedûn

(22) Vemâ liye lâ a'büdüllezî fetarenî ve ileyhi türceûn

(23) Eettehizü min dûnihî âliheten in yüridnirrahmânü bi-durrin lâ tuğni annî şefâatühüm şey'en velâ yünkizûn

(24) İnnî izen lefî dalâlin mübîn

(25) İnnî âmentü birabbiküm fesmeûn

(26) Kîledhulil cennete, kâle yâleyte kavmî yâ'lemûn

(27) Bimâ gaferelî rabbî ve cealenî minel mükremîn

(28) Vemâ enzelnâ alâ kavmihî min badihî min cündin minessemâi vemâ künnâ münzilîn

(29) İn kânet illâ sayhaten vâhideten feizâhüm hâmidûn

(30) Yâ hasreten alel ibâdi mâ ye'tîhim min resûlin illâ kânûbihî yestehziûn

(31) Elem yerev kem ehleknâ kablehüm minel kurûni ennehüm ileyhim lâ yerciûn

(32) Ve in küllün lemmâ cemî'un ledeynâ muhdarûn

(33) Ve âyetün lehümül ardul meytetü ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhü ye'külûn

(34) Ve cealnâ fîhâ cennâtin min nahîliv ve a'nâb ve feccernâ fîha minel uyûn

(35) Liye'külû min semerihî vemâ amilethü eydîhim efelâ yeşkürûn

(36) Sübhânnellezî halekal ezvâce küllehâ mimmâ tünbitül ardu ve min enfüsihim ve mimmâ lâ ya'lemûn

(37) Ve âyetün lehümülleyü neslehu minhünnehâre fe izâhüm muzlimûn

(38) Veşşemsü tecrî limüstekarrin lehâ zâlike takdîrul azîzil alîm

(39) Velkamere kaddernâhü menâzile hattâ âdekel urcûnil kadîm

(40) Leşşemsû yenbegî lehâ en tüdrikel kamere velelleylü sâbikunnehâr ve küllün fî felekin yesbehûn

(41) Ve âyetül lehüm ennâ hamelnâ zürriyyetehüm fil fülkil meşhûn

(42) Ve halâknâ lehüm min mislihî mâ yarkebûn

(43) Ve in neşe' nugrıkhüm felâ sarîha lehüm velâhüm yünkazûn

(44) İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hîn

(45) Ve izâ kîle lehümüttekû mâ beyne eydîküm vemâ halfeküm lealleküm türhamûn

(46) Vemâ te'tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu'ridîn

(47) Ve izâ kîle lehüm enfikû mim mâ rezakakümüllâhü, kâlellezîne keferû, lillezîne âmenû enut'ımü menlev yeşâullâhü et'ameh, in entüm illâ fî dalâlin mübîn

(48) Ve yekûlûne metâ hâzel va'dü in küntüm sâdikîn

(49) Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhideten te'huzühüm vehüm yehissimûn

(50) Felâ yestetîûne tavsıyeten velâ ilâ ehlihim yerciûn

(51) Ve nüfiha fîssûri feizâhüm minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn

(52) Kâlû yâ veylenâ men beasena min merkadina hâzâ mâ veaderrahmânü ve sadekal mürselûn

(53) İn kânet illâ sayhaten vâhideten feizâ hüm cemî'un ledeynâ muhdarûn

(54) Felyevme lâ tuzlemu nefsün şeyen velâ tüczevne illâ mâ küntüm tâ'melûn

(55) İnne ashâbel cennetil yevme fîşüğulin fâkihûn

(56) Hüm ve ezvâcühüm fî zılâlin alel erâiki müttekiûn

(57) Lehüm fîhâ fâkihetün ve lehüm mâ yeddeûn

(58) Selâmün kavlen min rabbin rahîm

(59) Vemtâzül yevme eyyühel mücrimûn

(60) Elem a'hed ileyküm yâ benî âdeme en lâ tâ'buduşşeytân innehû leküm adüvvün mübîn

(61) Ve enî'budûnî, hâzâ sırâtun müstekîm

(62) Ve lekad edalle minküm cibillen kesîran efelem tekûnû ta'kılûn

(63) Hâzihî cehennemülletî küntüm tûadûn

(64) lslevhel yevme bimâ küntüm tekfürûn

(65) Elyevme nahtimü alâ efvâhihim ve tükellimünâ eydîhim ve teşhedü ercülühüm bimâ kânû yeksibûn

(66) Velev neşâü letamesnâ alâ a'yunihim festebekus sırâta fe ennâ yübsirûn

(67) Velev neşâü lemesahnâhüm alâ mekânetihim femestetâû mudıyyev velâ yerciûn

(68) Ve men nüammirhü nünekkishü filhalkı, efelâ ya'kilûn

(69) Ve mâ allemnâhüşşi'ra vemâ yenbegî leh in hüve illâ zikrün ve kur'ânün mübîn

(70) Liyünzira men kâne hayyen ve yehıkkal kavlü alel kâfirîn

(71) Evelem yerav ennâ halaknâ lehüm mimmâ amilet eydîna en âmen fehüm lehâ mâlikûn

(72) Ve zellelnâhâ lehüm feminhâ rekûbühüm ve minhâ ye'külûn

(73) Ve lehüm fîhâ menâfiu ve meşâribü efelâ yeşkürûn

(74) Vettehazû min dûnillâhi âliheten leallehüm yünsarûn

(75) Lâ yestetîûne nasrahüm ve hüm lehüm cündün muhdarûn

(76) Felâ yahzünke kavlühüm. İnnâ na'lemü mâ yüsirrûne vemâ yu'linûn

(77) Evelem yeral insânü ennâ halaknâhü min nutfetin feizâ hüve hasîmün mübîn

(78) Ve darebe lenâ meselen ve nesiye halkah kale men yuhyil izâme ve hiye ramîm

(79) Kul yuhyihellezî enşeehâ evvele merrah ve hüve bikülli halkın alîm

(80) Ellezî ceale leküm mineşşeceril ahdari nâren feizâ entüm minhü tûkidûn

(81) Eveleysellezî halakassemâvati vel arda bikâdirin alâ ey yahlüka mislehüm, belâ ve hüvel hallâkul alîm

(82) İnnema emrühû izâ erâde şey'en en yekûle lehû kün, feyekûn

(83) Fesübhanellezî biyedihî melekûtü külli şey'in ve ileyhi türceûn.

Yasin-i Şerif in Meali



Rahman ve Rahim olan Allah'ın (c.c) adıyla

1: Yâ, Sîn.

2: Yemin olsun o hikmetlerle dolu Kur'an'a ki,

3: Hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin;

4: Dosdoğru bir yol üzerindesin.

5: Azîz ve Rahîm'in indirdiği üzeresin.

6: Babaları uyarılmamış, tam gaflet içinde bir toplumu uyarman için gönderildin.

7: Yemin oIsun ki, onların çoğuna söz hak olmuştur, artık onlar iman etmezler.

8: Biz onların boyunlarına bukağılar geçirdik. Bukağılar çenelere dayanmıştır da bu yüzden onların kafaları yukarı kalkıktır.

9: Önlerine bir set, arkalarına da başka bir set çektik. Böylece onları kuşatıp sardık; artık onlar görmezler.

10: Sen ha uyarmışsın onları ha uyarmamışsın, fark etmez onlar için; inanmazlar.

11: Sen ancak o zikire/Kur'an'a uyan ve görmediği halde Rahman'dan korkan kimseyi uyarırsın. Böylesini, bir bağışlanma ve seçkin bir ödülle müjdele!

12: Biz, yalnız biz, ölüleri diriltiriz ve onların önden gönderdiklerini de eserlerini de yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak kaydetmişizdir.

13: Onlara o kent halkını örnek ver. Hani, elçiler gelmişti oraya.

14: Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. ŞöyIe demişlerdi: "Biz, size gönderilen eIçileriz!"

15: Kent halkı dedi ki: "Siz, bizim gibi birer insandan başka şey değilsiniz. Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz."

16: Dediler: "Rabbimiz biliyor ki, biz size gönderilmiş elçileriz."

17: "Bize düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir."

18: Dediler: "Sizin yüzünüzden uğursuzlukla karşılaştık/biz sizi uğursuzluk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutIaka taşlayacağız. Ve bizden size acıklı bir azap kesinlikle dokunacaktır."

19: Dediler: "Uğursuzluk kuşunuz sizinle beraberdir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa, aşırılığa sapmış bir topluluksunuz."

20: Kentin öbür ucundan bir adam koşarak gelip şöyle dedi: "Ey topluluk, bu elçilere uyun!"

21: "Sizden herhangi bir ücret istemeyelere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar."

22: "Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecek mişim ben? Ve sizler de O'na döndürüleceksiniz."

23: "O'ndan başka tanrılar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorluk/zarar dilerse onların şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazlar."

24: "Bu durumda ben elbette ki açık bir sapıklığın içine düşerim."

25: "Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinleyin beni!"

26: "Gir cennete!" denildi. Dedi: "Kavmim bir bilebilseydi?

27: Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden kıldı."

28: Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.

29: Olan, sadece korkunç titreşimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler.

30: Yazık şu kullara! Kendilerine gelen her resulle mutlaka alay ederlerdi.

31: Görmediler mi, kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik. Onlar artık bir daha bunlara dönmeyecekler.

32: Ancak herkes toplandığında, onlar da huzurumuzda hazır bulundurulacaklar.

33: Ölü toprak onlar için bir mucizedir. Onu dirilttik, ondan dâne çıkardık; bak işte ondan yiyorlar.

34: Onda hurmalardan, üzümlerden bahçeler oluşturduk, ondan pınarlar fışkırttık;

35: Ki onun ürününden ve ellerinin yapıp ettiğinden yesinler. Hâlâ şükretmiyorlar mı?

36: Şanı yücedir o AIIah'ın ki toprağın bitirdikIerinden, onların öz benliklerinden ve nice bilmediklerinden bütün çiftleri yaratmıştır.

37: Gece de onlar için bir mucizedir. Gündüzü ondan soyup alırız da onlar karanlığa gömülüverirler.

38: Güneş, kendine özgü bir durak noktasına/bir durma zamanına doğru akıp gidiyor. Azîz, Alîm olanın takdiridir bu.

39: Ay'a gelince, biz onun için de bir takım durak noktaları/birtakım evreler belirledik. Nihayet o, eski hurma sapının eğrilmişi gibi geri döner.

40: Güneş'in Ay'a ulaşıp çatması gerekmiyor. Gecenin de gündüzü geçmesi gerekmez. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.

41: Zürriyetlerini o dopdolu gemilerde taşımamız da onlar için bir ayettir.

42: Onlar için gemilere benzer, binecekleri başka şeyler de yarattık.

43: Eğer dilersek onları boğarız. Bu durumda ne kendileri için feryat eden olur ne de kurtarılırlar.

44: Ancak bizden bir rahmet olarak bir süreye kadar daha nimetlensinler diye kurtarılırlar.

45: Onlara, "Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki, size merhamet edilebilsin!" denildiğinde, hiç aldırmazlar.

46: Çünkü Rablerinin ayetlerinden kendilerine bir ayet gelince, ondan mutlaka yüz çevirmişlerdir.

47: Onlara, "AIIah'ın size lütfettiği rızıklardan dağıtın!" dendiğinden, nankörlüğe sapanlar, iman edenlere şöyle derler: "AIIah'ın, dilediği takdirde yedirip doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz açık bir sapıklık içindesiniz, hepsi bu."

48: Bir de şöyle derler: "Eğer doğru sözlüler iseniz, bu tehdit ne zaman?"

49: Sadece korkunç titreşimli bir sesi bekliyorlar. Onlar çekişip dururlarken, o ses kendilerini enseleyecektir.

50: O zaman ne bir tavsiyede bulunmaya güçleri yetecek ne de ailelerine dönebilecekler.

51: Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar.

52: Şöyle diyecekler: "Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman'ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler."

53: Topu topu korkunç titreşimli bir tek ses. Ve bakmışsın, hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır.

54: O gün hiçbir canlıya, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Sizler, sadece yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak cezalandırılırsınız.

55: O gün cennet halkı bir uğraş içinde eğlenip ferahlamaktadır.

56: Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, koltukIar üzerinde yaslanmışlardır.

57: Orada kendileri için meyveler var. İstedikIeri her şey kendilerinin oIacak.

58: Rahîm Rab'den bir de sözlü selam!

59: Ey günahkârlar! Bugün şöyle ayrılın!

60: Ey âdemoğulları! Ben size, "Şeytana kulluk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır!" demedim mi?

61: "Bana ibadet edin, dosdoğru yol budur!" demedim mi?

62: Yemin olsun, şeytan, içinizden birçok nesli saptırmıştı. Aklınızı hiç işletmiyor muydunuz?

63: Alın size, tehdit edildiğiniz cehennem!

64: İnkâr edip durmanız yüzünden dalın oraya bugün!

65: O gün, ağızlarını mühürleyeceğiz. Bize elleri konuşacak, ayakları da kazanmış olduklarına tanıklık edecek.

66: Dilesek, gözlerini siler, onları elbette kör ederiz. O zaman yola koyulmak isterler ama nasıl görecekler?

67: Dilesek, onları oldukları yerde hayvana çeviririz. O zaman ne ileri gitmeye güçleri yeter ne de geri dönebilirler.

68: Kimi uzun ömürlü kılarsak, onu yaratılışta gerisin geri çeviririz. HâIâ akıllarını işletmiyorlar mı?

69: Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık oIamaz da. Ona vahyedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kur'an'dan başka şey değildir;

70: Diri olanı uyarsın ve inkârcılar üzerine söz hak olsun diye indirilmiştir.

71: Görmediler mi, ellerimizin yapıp ettiklerinden, kendileri için nice hayvanlar yarattık da onlar, bu hayvanlara sahip oluyorlar.

72: O hayvanları bunlara boyun eğdirdik. Onlardan binekleri vardır ve onlardan bir kısmını da yiyorlar.

73: O hayvanlarda bunlar için birçok yararlar var, içecekler var. Hâlâ şükretmiyorlar mı?

74: Kendilerine yardım edilir ümidiyle AIIah'tan başka ilahlar edindiler.

75: Oysaki, o ilahIar bunlara yardım edemezler. Tam aksine, bunlar, o ilahlara hizmet eden ordular durumundadır.

76: Artık onların sözü seni üzmesin! Biz onların sır olarak tuttuklarını da açıkladıklarını da biliyoruz.

77: Görmedi mi insan, kendisini bir spermden yarattığımızı! Bir de bize açık bir hasım kesilmiştir o.

78: Kendi yaratılışını unutmuş da bize örnek veriyor. Ve bir de şöyIe diyor: "Şu çürümüş kemiklere kim hayat verecek?"

79: De ki: "Onlara hayatı verecek olan, onları ilk kez yaratandır. O, bütün yaratılmışları/her türlü yaratmayı çok iyi bilmektedir."

80: O size, o yeşil ağaçtan bir ateş oluşturdu da siz ondan tutuşturup duruyorsunuz.

81: Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerini yaratmaya güç yetiremez mi? EIbette güç yetirir. Her şeyi bilen Alîm, sürekli yaratan Hallâk O'dur.

82: O birşeyi istediğinde, buyruğu sadece şunu söylemektir: "Ol!" Artık o, oluverir.

83: Herşeyin kaynağı/egemenliği elinde olan o yaratıcının şanı çok yücedir! Sonunda O'na döndürüleceksiniz.

Yasin-i Şerif Dinle







1 - 2 - 3 - 4
Copyright 2023.